Otizm spektrum bozukluğu (OSB), bireylerin sosyal etkileşim, iletişim ve davranış becerilerinde zorluk yaşadığı bir gelişimsel bozukluktur. Yapılan çeşitli araştırmalar, otizmin erkeklerde kadınlara oranla yaklaşık 4 kat daha fazla görüldüğünü ortaya koymaktadır. Peki, bu farkın ardında yatan sebep ne? Erkeklerin daha fazla etkilenmesinin arkasındaki biyolojik ve çevresel nedenler neler? İşte, bu soruların yanıtına dair detaylar ve güncel veriler.
Otizm, genel olarak toplumsal normların dışında kalan davranışlar sergileyen çocuklarda tanınmakta ve teşhis edilmektedir. Ancak, erkek ve kadın bireyler arasındaki bu gösterim farklılığı, araştırmacıları çeşitli hipotezler geliştirmeye sevk etmektedir. Uluslararası Otizm Araştırmaları dergisi tarafından yayımlanan çalışmalarda, erkeklerin taşıdığı genetik risk faktörleri ve hormonal farklılıkların, otizmin erkeklerde daha sık görülmesinde belirleyici olduğu vurgulanmaktadır.
Elde edilen verilere göre, erkeklerde yapılan otizm tanıları, özellikle 3 yaş ve üzerindeki çocuklarda belirginleşmektedir. Erkeklerin, nadir görülen gén mutasyonlarına daha yatkın oldukları düşünülmektedir. Ayrıca, kadınlarda var olan koruyucu genlerin, otizm gelişimini bloke etme olasılığının daha yüksek olduğu ileri sürülmektedir. Yani, bazı kadınlar taşıdığı genetik özellikler aracılığıyla otizmin belirli formlarına daha az duyarlılık gösterebiliyorlar.
Otizmin nedenleri üzerine yapılan araştırmalar, hem biyolojik hem de çevresel etmenlerin önemli bir rol oynadığını desteklemektedir. Örneğin, gebelik sırasında maruz kalınan çeşitli kimyasallar ya da enfeksiyonlar, bebeğin gelişim sürecini etkileyebilir. Bazı araştırmalar, anne karnında iken maruz kalınan stresten kaynaklanan etkilerin de otizm riskini artırabileceğini göstermektedir. Biyolojik olarak, erkek fetüslerin beyninin gelişim süreci, kadın fetüslerinin gelişiminden farklılık göstermektedir. Özellikle hormonal yapılar, beynin farklı bölgelerinin gelişimini etkileyebilir.
Sonuç olarak, erkeklerde daha sık görülen otizm tanısı, tüm bu etmenlerin karmaşık etkileşiminden kaynaklanıyor olabilir. Özellikle genetik yapılarına dikkat çekilmekte, bu bağlamda erkeklerin daha fazla etkilenmesi üzerine yapılan araştırmalar sürekli olarak güncellenmektedir. Otizm alanında alınacak önlemler ve destek hizmetleri düşünüldüğünde, cinsiyet üzerinden bir yaklaşımın nasıl değişeceği konusundaki tartışmalar da önem kazanmaktadır.
Görülüyor ki, otizmin daha fazla erkek bireyde teşhis edilmesinin altında yatan sebepler karmaşık ve çok boyutlu. Bu nedenle, araştırmaların ilerlemesi, hem cinsiyetler arası bu farklılığın daha iyi anlaşılmasına hem de otizm spektrum bozukluğu olan bireylere yönelik daha etkili müdahale yöntemlerinin geliştirilmesine yardımcı olacaktır. Bu tür çalışmalar, hem bireylerin hem de ailelerin otizmle olan ilişkilerini daha sağlıklı bir şekilde inşa edebilmeleri için kritik önem taşımaktadır.